Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te etkinlik gösteren Karya Farma HBX Ar-Ge ekipleri, kanserle mücadelede inovatif bir yaklaşım geliştirdi. Yapılan çalışmada, sağlıklı hücrelerde hasar oluşturmadan yalnızca kanserli hücreleri hedef alan yeni nesil biyomoleküler formülasyonun başarılı sonuçlar verdiği duyuruldu.
Türkiye’de Adnan Menderes Üniversitesi Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren Karya Farma HBX Ar-Ge ekibi, 18 yılı aşkın süredir sürdürdüğü çalışmaların neticesinde, sadece kanser hücrelerini hedef alarak onların kendilerini yok etmelerine yol açan bir formülasyon geliştirdiğini açıkladı. Bu moleküler yapı, hücre içi ölüm sinyallerini yeniden aktive ederek zararlı tümör hücrelerinin seçici bir şekilde ortadan kaldırılmasına olanak sağlıyor.
Projenin detaylarına dair bilgi veren Ar-Ge ekibinden kimyager Aslı Aktaş, “Klasik kemoterapinin aksine sistemik zarar vermeyen bu formül, özellikle tümörlü hücrelerin ‘ölüm reseptörleri’ üzerindeki etkilerini hedef alıyor. Hücre zarına bağlanarak doğal apoptoz (programlanmış hücre ölümü) sürecini başlatan bileşikler, yalnızca kanserli hücrelere özgü biyolojik yolları etkiliyor. Böylelikle sağlıklı hücreler korunmuş oluyor. Tedavi sürecinde toksisite en aza iniyor. Kanserli doku içsel olarak yok ediliyor ve bağışıklık sistemi yeniden aktif hale getiriliyor” ifadesini kullandı.
Aktaş, bu çalışma kapsamında beyin tümörleri, meme, prostat ve kolon kanserleri, lösemi (kan) kanseri serileri ve rahim kanseri hücreleri de dahil olmak üzere toplamda 23 farklı kanser hücresi serisi üzerinde test yapıldığını belirtti. “Yapılan testlerde tümör hücrelerinde yüksek oranda apoptoz (hücre ölümü) gözlemlendi. Bu sonuç laboratuvar ortamında açıkça görüldü. Ayrıca sağlıklı hücre serileri ile yapılan karşılaştırmalarda hiçbir toksik etkiye rastlanmadı” dedi.
Karya Farma HBX Ar-Ge Kurucusu Hakan Başlık, çalışmalarında fen bilimlerinin yanı sıra kadim kültürleri de göz ardı etmediklerini belirterek, doğanın kaynaklarıyla biyoteknolojik bir sentez oluşturduklarını ifade etti.
Başlık, “Geliştirilen bu formülasyon; zeytin yaprağı flavonoidleri, incirden elde edilen polifenoller, propolis bileşenleri, asetik asit fraksiyonları ve Ege ile Anadolu’ya özgü endemik bitki özleri ile zenginleştirildi. Bu doğal bileşenler, özel bir Ar-Ge süreci ile yüksek frekanslı biyomoleküler yapıya dönüştürüldü. Hedefimiz insanlığa faydalı olmak. Şu ana kadar 18 ayrı patente imza attık ve hedefimize emin adımlarla ilerliyoruz” şeklinde konuştu.
